İçinizdeki Çocuk Bedeninizin Yaşlandığını Biliyor mu?

20 yaşında olduğu halde 80'nine dayanmış, mutsuz, umutsuz, hayatlarından bezmiş insanlar olduğu gibi, 80'ininde olup da 20'sinde gibi hayat dolu, cıvıl cıvıl olanlarına rastlıyorum.

Siz bunlardan hangisisiniz?

İçinizdeki çocuğun bedeninizin yaşı hakkında bir fikri var mı? Öte yandan bunu bilmesine de gerek var mı?
Nüfus cüzdanıma göre yarım yüzyılı bir on yıl kadar geçmiş birisi olarak kendimi bir türlü belirtilen yaşta hissedemiyorum. Eminim benim gibi olanlarınız da vardır. Annem de böyle... 90 'lı yaşlarına yaklaşırken geleceğe ilişkin dinamik planlarını dinlemeye bayılıyorum. Aralarında çok fazla yaş farkı olmayan teyzeme "Abla" diye hitap etmesini duymalısınız. Babam biraz daha yaşının adamı, ancak onda da günü ve geleceği planlama alışkanlığı var. Son zamanlarda hatır falan ileri sürerek denize balıklama atlamasından zorla vazgeçirdik...

Bu aralar otobüste, metroda yer verenlerle karşılaşıyorum... Çoğu zaman teşekkür ediyor, ayakta durmaya devam ediyorum. Bir de "Amca!" diye hitap edenler oluyor... Genç görünenlere değil de, yaşı daha büyük görünenlere dönüp de, şöyle bir bakıyorum doğrusu... İçimden "Bu ne diyor diye?" söylendiğim çok olmuştur.

Bir keresinde hava alanı büfesinde:

-Amca sana ne verelim?
diyen görevliye:
 "Bana bak! kaç yaşındasın" diye dayanamayıp soruverdim. Benden üç yaş daha büyük çıktı. Adamı, kendini genç görenlerden mi yoksa yol yordam bilmeyenlerden mi saymalıydım bilemedim... En azından eğitimlerde müşterilere "Beyefendi, Hanımefendi" diye hitap etmeleri söylenmiyor mu?

Eğitim öğretim değil! Öğrenmek başka bir şey...

Yıllar sonra liseli arkadaşlarımla buluştuk. Yahoo ve WhatsApp grupları kurduk sürekli bağlantı halindeyiz...Buraya kadar tamam! Ancak bir araya geldiğimizde bizleri tanıyamazsınız. Her biri kendi alanında Holding Patronu, Genel Müdür, CEO, Üst Düzey yönetici olarak başarı merdivenlerini tırmanmışlar. Gelin görün bu çok ciddi adamlar, birlikteyken liseliler gibi kaynatıyorlar. O ortamda içimizdeki çocuk açığa çıkıveriyor...Şakalar, geyikler, takılmalar alıp başını gidiveriyor...Benim hiç büyümeyen arkadaşlarım yılların içinde o sırlardan kalkıp yanımıza geliveriyorlar. Buna herkesin ihtiyacı var..
.
Bir keresinde gözlük çerçevesini değiştirmek için gözlükçüye uğradığımda, yan tarafta gözlük çerçevesi seçen yaşını başını almış görünen bir hanımefendiye, teknisyenin "Anneciğim" diye hitap ettiğinde kadının verdiği tepkiyle yerin dibine geçtiğine şahit oldum.

"Ben senin nereden annen oluyorum, gözüne gözlük tak da konuş!" dedikten sonra mağazayı terk edişi ve teknisyenin ağzının açık kalışını görmeliydiniz...Görünüşe aldanmamak lazım. Bazılarının içindeki çocuk çok canlı ve kızgın olabilir....

Ama şurası gerçek ki içimdeki çocuk bu hitabı henüz benimsemiyor...

Ne hissettiğiniz öne çıkınca, içinizdeki çocuk yaşınızı hiç bilmese iyi olur diye aklımdan geçiyor... Ancak acısıyla tatlısıyla uzun yıllar geçirip de, yaşam tarzını dağcılık, bisiklet, kros, boks gibi ağır sporlarla eskisi gibi sürdürürken, gece hayatı alkol ve sigara bağımlılıkları zirve yapmışken bir köşe de yığılıp kalanlara ne demeli?
Belki de o çocukla iletişime geçerek bazı gerçekleri paylaşmakta yarar var...
Nasıl bir gerçeklikten söz ediyoruz?

En azından daha makul olmasını, yaşam tarzını bedenine göre uyarlamasını, düzenli sağlık raporlarına göre gereğini tavsiye edebilirsiniz. Gerçekleri görmenin zamanı gelmiş olabilir.

Bu içimizdeki çocuğu hayal kırıklığına uğratmak amacı taşımıyor elbette...

İçimizdeki çocuğu diri tutarak yaşatmanın başka bir yolu mutlaka olmalı...Çünkü bizi ayakta tutan o!
Kişisel farkındalık kendinizi yönetmenin önemli bir unsuru... Nüfus cüzdanı yaşıyla içinizdeki insanın yaşı arasında ciddi uçurumlar olması hiç de tuhaf bir şey değil!. Hisseden beynimiz, düşünen beynimizin söylediklerinden büyük ölçüde etkileniyor. Öyle ki, iç konuşmalarımız bizleri bir anda çökertecek ya da ayağa kaldıracak etki yapabiliyor. 60-70li yaşlarda birinin, yaşını soranlara, 30-35 yaşımdayım diyerek onları şaşırtmasının hiç bir sakıncası yok gibi... Karşılığında "Geceleri saymadınız galiba!", "Saçlar un fabrikasının yanından geçerken oldu sanırım!" demelerini dinlemeye de gerek yok...30-35'li yaşlardaki gibi yapamayacağınız şeylerin de olduğunu kabul ederek, enerji kullanımı daha az yıpratıcı alanlara yöneltilebilir...Asıl sorun içinizdeki çocuk yaşlandığınızı duyduğunda ve sizi dinlediğinde ortaya çıkacaktır...

"Hayat dolu!" sözü, başarıyı kovalayan, sürekli öğrenen, günü yakalayanlar içindir.

Ve bu her yaş için geçerlidir.

S. Soner Selçuklu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mikro Öyküler

Büyüklere Masallar

Kuş Sesleri ve Kebap