Kayıtlar

Yeni

Büyüklere Masallar

Resim
İÇİNDEKİLER Uyarlamalar ve özgün masallar: 27. "Dokuz köyden..."        Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken dağların, çöllerin, göllerin ardında bir ülke varmış…       Bu ülkenin kralı büyücü sözlerine çok önem verirmiş. Bu nedenle de kral her yıl büyük laf etme festivali düzenler, her büyücüye bir kese altın verip beğendiği sözleri sarayın çevresine ve ülkenin her yerine duvarlara yazdırırmış. Onun için her söz kanun hükmüymüş. Bu sözler bir araya getirilerek kralın kanunları adı altında uygulanırmış. Tüm anlaşmazlıklar bu sözlere dayanılarak  çözümlenir, cezalar buna göre verilirmiş.       Aileler çocuklarını bu sözlerle eğitir, sarayın büyücüleri tüm ülkedeki okullarda bu sözleri öğretirmiş. Halk da her lafın arasına büyücülerin sözlerini sıkıştırarak krala bağlı olduğunu gösterme yarışındaymış. Yıllar yılları kovalamış. Kralın ülkesinde insanlar doğru dürü

Mikro Öyküler

Resim
Not: Sayfamda, Mikro Öykü, Kısa öykü ve uyarlamalar yer alıyor. Saygılarımla S.Soner Selçuklu YENİ:  105.   “PAYLAŞILAN BATTANİYE” Elinde kamerasıyla sokak sokak geziyor, haber avcılığı yapıyordu. Bakalım bu seferki kovalamaca sonrası patronundan aferin alabilecek miydi?  Kar tipi şeklinde yağıyor, bir tokat gibi yüzüne çarpıyordu. Onu sımsıcak tutan paltosu, eldiveni, yün beresi, içi yünlü çizmesi ve yüzünün neredeyse yarısını kaplayan atkısıyla kamerasını ateşlemeye hazır koşturuyordu şehrin sokaklarında. Günün karesi neredeydi? Çöp karıştıran insanları gördü ama gazete politikası gereği onları çekmedi. Onun yerine köpekleri, simit satanları, martıları, otobüs duraklarında titreyerek bekleyen insanları çekti. Ama bir türlü istediği kareyi yakalayamadı. Kısa bir mola verdi. Filtre kahvesini aldı, ardı ardına yudumladı. Derin bir oh! çekti. Zaman mola vermemişti. Hızlı adımlarla avını aramaya devam etti… Bir de metroya bakayım diye düşündü. Metro girişinde onu ve batta

Çamaşır makinesi ve “Rodeo güreşi”

Resim
Derin öğrenme, Makineden Makineye Veri Aktarımı, Büyük Veri, Nesnelerin İnterneti, Robotlar, Yapay Zekâ, Hücresel Taşıma Sistemleri, Otonom Etkileşim ve Sanallaştırma, Siber Fiziksel Sistemler, Giyilebilir teknoloji, Akıllı Binalar gündemin konuları… 4. Endüstri devrimini yaşadığımız şu günlerde gün geçmiyor ki hayatımızı kolaylaştıracak yeni bir ürün piyasaya sürülmesin… Kısa bir süre önce evdeki son teknoloji ürünü çamaşır makinesindeki arıza giderilirken 23 yaşındaki teknik servis görevlisinin sorduğu soru beni yıllar öncesine götürüverdi… “Sizler bizim yaşımızdayken nasıl bir ürün kullanıyordunuz?” Bu soruyu ben de babama sormuştum. O da çamaşır makinesinin olmadığından daha sonra da Arçelik Merdaneli makinenin yaşamlarına girişinden söz etmişti. O makineyi evliliğimizin ilk yıllarında biz de kullanmıştık. Ancak gelişmiş olanıydı…Buna rağmen hafta sonları çamaşır günü diye bir zaman ayırmıştık. Çok can sıkıcıydı… Yeni çıkan bir ürünü kullanma merakımdan olsa

Hedefi kaybetmenin dayanılmaz ağırlığı

Resim
Ankara’nın bir zamanların otoriter müdürü (Deli Veli diye bilinirdi) Veli Soysaldı ile ünlü olan Atatürk lisesinden 1972-1973 döneminde mezun oldum. Sırada hayatıma yön verecek adımları atmamı sağlayacak üniversite sınavı vardı… O yıllarda dershanelerde üniversiteye hazırlık kursları diye bir şey yoktu. Yakın zamana kadar olduğu gibi öğrenciler dershanelere ikinci okul gibi devam etmiyorlardı. Bunun yerine bazı arkadaşlarımla test tekniğini öğreten kurslardan birine iki hafta için katılmıştık. “Test nasıl çözülür, bilemediğinde cevaplar arasında eleme yaparak nasıl daha isabetli olursun vb.” konularda teknikler anlatılıyordu. Size sınava hazırlandığım çalışma odamı tarif edeyim… Oturduğumuz apartmanın ikinci katında penceresi arka bahçeye bakan odam yatak, kitaplık, çalışma masası ve sandalyeden oluşan klasik bir düzene sahipti.  Duvarları Pink Floyd, Queen, Iron Maiden, Duran Duran, Led Zepplin,  T-Rex, Osibisa, Creedence Clearwater Revival, Doors, The Beatles posterleriy

Oktay'dan inciler

Ablamın torunu Oktay'ın yorumları.... Ayaklarımız Çıplak Mı Olacak? Oktay karate kurslarına başlar…Büyük heyecanla kurs günlerini bekler, özel giysileriyle çıplak ayaklarla antrenmanlara katılır…Bir gün hocasına sorar: “Dışarıda kötü adamlarla ayakkabı ve çoraplarımızı çıkararak ayaklarımız çıplak mı dövüşeceğiz?” Hesap Makinası Oktay’ın sayılarla arası çok iyi…Yolda tuvalette, odasında sürekli topluyor, çıkarıyor, çarpıyor…Çevresindekiler geleceğin matematikçilerinden birinin yetiştiğini düşünüyor…Ama asıl önemli olan Oktay’a ileride ne olacağını sorduklarında verdiği cevap: "Hesap makinesi olacağım…." Çocuk Anne Oktay annesi ve ablasıyla birlikteyken  birden annesine dönüp, “Anne sen de çocuk annesin!…Bak senin de Annen ve Anneannen var” deyiverir… Haftanın Günleri 10 Oktay öğretmenine “Öğretmenin sayıyorum sayıyorum haftanın günleri 7 çıkmıyor “ deyince öğretmeni de ona “Hadi sayalım: Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cuma

Kuş Sesleri ve Kebap

Gaziantep’in nesi meşhur derseniz, söylenecek birçok şeyin arasından akla ilk gelen Mutfağı olur. Alaca çorba, altı ezmeli kebap, arap köftesi, baklava, beyti, börk aşı, çağla aşı, cağırtlak kebap, doğrama, ekşili taraklı kebap, erik tavası, firik pilavı, kavurma, kuşbaşı kebap, küşneme, lahmacun, patlıcan kebabı, sarımsak kebabı, simit kebabı, soğan kebabı, şiveydiz, yuvarlama, nohut dürümü ve yeni dünya kebabı bu mutfağın özgün yemek ve tatlıları. İlk kez iş için 2008’in Ekim ayında Gaziantep’e gittim. Gidiş o gidiş, yıl 2017 çok sık olmasa da iş ziyaretlerim devam ediyor. 2008 yılında ilk işgünümün akşamında kendimi şehrin ünlü lokantalarından birinde buluverdim. Patlıcan kebabı siparişini merakla beklerken etrafı da incelemeyi unutmadım. Masalar kalabalık ve sürekli yeni gelenlerle dolup taşıyordu. Garsonlar da ustaca bu müşteri akınını yönetiyorlardı. Birden bulunduğum yerden giriş kapısının hemen üst kısmındaki büyük pencerenin iç pervazında içi kanarya dolu yedi kafes dikk

İçinizdeki Çocuk Bedeninizin Yaşlandığını Biliyor mu?

20 yaşında olduğu halde 80'nine dayanmış, mutsuz, umutsuz, hayatlarından bezmiş insanlar olduğu gibi, 80'ininde olup da 20'sinde gibi hayat dolu, cıvıl cıvıl olanlarına rastlıyorum. Siz bunlardan hangisisiniz? İçinizdeki çocuğun bedeninizin yaşı hakkında bir fikri var mı? Öte yandan bunu bilmesine de gerek var mı? Nüfus cüzdanıma göre yarım yüzyılı bir on yıl kadar geçmiş birisi olarak kendimi bir türlü belirtilen yaşta hissedemiyorum. Eminim benim gibi olanlarınız da vardır. Annem de böyle... 90 'lı yaşlarına yaklaşırken geleceğe ilişkin dinamik planlarını dinlemeye bayılıyorum. Aralarında çok fazla yaş farkı olmayan teyzeme "Abla" diye hitap etmesini duymalısınız. Babam biraz daha yaşının adamı, ancak onda da günü ve geleceği planlama alışkanlığı var. Son zamanlarda hatır falan ileri sürerek denize balıklama atlamasından zorla vazgeçirdik... Bu aralar otobüste, metroda yer verenlerle karşılaşıyorum... Çoğu zaman teşekkür ediyor, ayakta durmaya de